22 Eylül 2012 Cumartesi

Neredesin Firuze ?

Son zamanlarda(!) çekilmiş en güzel, en duygulu, en keyifli film.
Nerdesin Firuze'nin yeri benim için bambaşka. Hem yurdum manzaralarını hem yurdum insanlarını temel alarak oluşturulmuş kaliteli bir "melodram".

Kendine has çekim teknikleriyle oluşturulmuş birbirini takip eden sahneleri, geçişleri, renkleri; her daim favorilerim Haluk Bilginer-Cem Özer başta olmak üzre yetenekli oyuncu kadrosu...


Film gösterime girdiği günden bu yana çokça eleştirilmiş. Yönetmen Ezel Akay'ın reklamcılıktan gelen geçmişinin filmin "hikayesini" anlatmakta yeterli olamadığından, senarist Levent Kazak ile uyuşamadığından dem vurulmuş. Nitekim hikaye oldukça klasik, "Unkapanı Masalı" deniyor ya, "Abuzer Kadayıf"lar şunlar bunlar; bir çeşit keşfedilmeyi bekleyen cevher öyküsü.

Fakat dikkatimi çeken bir nokta var; filmin görselliğine, karakterlerin "janjanlı takımlarla" karakterize edildiği hallerine kimse dokunamıyor. Bir izleyen olarak beni tutan da buydu zaten.

Bana kalırsa filmin esas esprisi o bahsettiğim ve bahsedeceğim renkli yapısıyla tempoyu düşürmeye olanak vermeyen hali. Birbirinden kopuk hikayelerin yine aynı karakteristik yöntemlerle bir araya getirilişini ben de başarılı buldum.

Bir de kendimi bildim bileli küçük insanların büyük dünyalarını aktaran hikayeleri hep ilgiyle dinlemiş/izlemişimdir. Filmin vasat insan grubu, sürdükleri hayat ve verdikleri şakayla karışık tüm mücadele bana başka başka hayatları; şöhret uğrunda savrulanları ve "hayatı başka taraflardan yaşayanları" çağrıştırır.

"Neredesin Firuze ?" bu yüzden eşsiz ve bu yüzden "sevenleri" için 2004'ten beri unutulmaz bir yerde...



Gelelim filme.


"Umut Müzik A.Ş." Unkapanı Plakçılar Çarşısı'nın bir yerlerinde, borçlarıyla, sıkıntılarıyla, harala gürele var olma savaşı sürdürür. İşbu sıkıntılar esnasında borçlandıkları mafya vari kimseler asla peşlerini bırakmaz.

Umut Müzik adlı çakma A.Ş. derken yapımcı kisvesi altında Haluk Bilginer, Cem Özer, Ruhi Sarı'dan bahsediyorum.




Ragıp Savaş Umut Müzik'in şimdilik starıdır fakat yeterli gelmez. Yeni bir yetenekle parlamak uğruna Almanya'da düğünlerde ortaya çıkan "Ferhat"ı (Özcan Deniz) yanlarına alırlar.





Filme rengini katan bir diğer star da Ata Demirer.
Zaten müzikal bir geçmişi olduğu için Mr Gürtop rolünün altından başarıyla kalkar ve güldüren sahneler Ata Demirer'le başlar.






Filmin klasikleşmiş kurgusunu kıran mistik öge Demet Akbağ'ın canlandırdığı esas kadın, "Firuze" karakteri. Firuze karakteri ekrana girdikten sonra hikayeyi bir bilinmezliğe doğru çeker. Nereden geldiği bilinmeyen zengin kadın, televizyonda gördüğü Ferhat'a aşık olur, ondan etkilenir ve yardım elini uzatacağını söyler.



Hem filmin başında hem de arada sırada ettiği filozof vari sözleriyle Firuze mistik karakterini pekiştirir.


Daha sonra karakterler kendi içinde sınıflanmaya başlar. Film boyunca kösele ayakkabılarından, iç fanilalarına kadar frapan renklerde takımlarla boy gösteren ana isimler renkleri gibi kişilikleriyle de başka başka karakterler üstlenirler.

Komik gelecek ama bana bu anlamda alaturka versiyon "Rezarvuar Köpekleri"ni çağrıştırmadılar değil.

Hesaplayan adam Sinan Özer, keyfine düşkün Haluk Bilginer, görev adamı Ruhi Sarı ve içli türkücü Ragıp Savaş filmde ayrı ayrı güzel hareketler oluştururlar.



Ferhat'ın sanat dünyasına kazandırılma çabaları, Firuze'nin filmin sonlarına doğru açıklığa kavuşan esrarengizliği, "topuktan vuran" mafya ordusunun klişeyi bozan komik halleri filme dinamizm getirir.




Topuktan vurmak için alacaklılarından "mermi başı 3'er lira" alan tetikçi Ezel Akay epey güldürmüştü.



Filme bir başka tat katan ufak karakter de dindar ev sahibi Hamdi Alkan'dı.



Sonlara doğru gerçekleşen düğün sahnesinde Miniatürk gibi dizi dizi yapılmış İstanbul'un tarihi eserlerinden oluşan düğün pastalarından, düğünün dağılmaya ve pastaların havaya saçılmaya başladığı anlarda, camileri toparlayıp "günahtır günahtır!" diye kaçırmasını unutamıyorum.


Filmin bir başka özel yanı da binbir türlü Türk müzisyenin kattığı müzikal havaydı.
Film için bir çok şarkı yeniden düzenlenmiş, ayrı ayrı sanatçılar tarafından seslendirilmişti.


İşte onlardan bazıları:

İçlerinde en önemlisi Özcan Deniz'in "Cahildim" yorumu olmalı. Parça dinleyenin tarzına uysa da uymasa da, bu yurdun insanı olmaktan mıdır nedir, insanı çok etkiliyor. Bir yandan şarkı seslendirilirken bir yandan da Haluk Bilginer'in serzenişlerini izlemek çok güzeldi:



Kara Sevda'nın Özlem Tekin'ce Karadenizli yorumu:




Beni Affet:




Ve tabii ki filmin esas şarkısı, esas beşlinin unutulmaz performansıyla:



Yani demem o ki, filmin "alaturka ruh esprisi" izleyeni bir yerden sonra bütünüyle içine alıyor.



Film ayrı bir kaç finale sahip. Bir intihar girişimi, Firuze'nin eşgalinin ortaya çıkışı ve Vatoz A.Ş. adı altında beşlinin silkelenip tekrardan canlanıp müzik ve film piyasasını ele geçirişi.

Masal bu ya, sonunda her şey izleyenin yüzünü güldürecek cinsten efsanevi şekilde yerli yerine oturuyor ve beşli voleyi vurmuş oluyor.


Sonuç olarak film insanı ciddi anlamda güldürebilecek, vaktini inanılmaz bir keyfe ve görsel şölene çevirebilecek güçte. Hatta kurgusu biraz daha iyi organize edilip perdeye aktarılabilseydi çoğu kıstaslamada bir "kült"e dönüşebilirdi bana kalırsa.

Paket kağıdı giysili karakterleriyle, film boyunca ardı kesilmeyen ince esprileri ve göndermeleriyle "Neredesin Firuze" söylediğim gibi eşsiz nitelikte.



Hala izlemeyenlerin derhal izlemesi, izleyip az da olsa keyif alanların tekrarlayarak filmden farklı tatlar alması ve eğlenceli oyunculuklara şahit olması önemle tavsiye edilir :)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder